Kac zamandir bloglarin arasinda geziniyorum. Daha önce hic merak bile etmedigim konularda cilgin seyler ogrendim, hic tanimadigim insanlar acaip konulardaki engin bilgi ve tecrube birikimlerini hic tanimadiklari benimle paylastilar ve bu, onlari bilmem ama benim cok hosuma gitti. Umut Sarikaya gibi dedim ki „benim de soyleyeceklerim var“, ben de yazmaliyim.
Ama ne zaman gaza gelsem bir soru durduruyordu beni.
„Neyi yazicam?“
Cevap benim icin basitti, “herseyi”. Ama okunan bircok blog gostermisti ki insanlar tutarliydi, bloglarinin belli bir konseptleri vardi,bazilarinin amaci, yazilari arkasi yarin tarzinda bile okunabiliyordu. Benimse aklima gelenler hep karisikti, hep bir ordan bir burdan. Aldigim notlarin biri algilama yonetimi ile ilgiliyse ondan sonraki sicak sarap tarifi ondan sonraki Tulin Sahin´den maske onerisiydi. Herseyi bir cerceveye oturtmak, mumkunse siniflandirmak isteyen beynim, bu kadar cesitli konuyu bir blogta paylasmami reddediyordu. Mantikli sinirlar cizmem lazimdi bloguma, yazmaya baslamadan once.
Bugün ilk basta korkutucu sonradan rahatlatici bir sekilde farkettim ki benim beynimin genel calisma sekli bu. Biraz karisikti, hep biraz düzensizdi ama bence normaldi. sonunda kendi dengesini buluyordu ve “tanimlayamadigim seylerin verdigi sikinti” disinda simdilik bir sorun yaratmamisti.
Kendimce, kendi kendimi cözmenin verdigi rahatlikla artik ben de blog yazmaya basliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder